Hepatit C Enfeksiyonu

Tüm dünyada 71 milyon hepatit C virüsü bulaşmış insan olduğu tahmin edilmektedir. Bu hastalardan birçoğu hastalığının farkında değildir.

Son dönemdeki yapılan çalışmalarla hepatit C hastalığının tedavi yaklaşımlarında belirgin ilerlemeler ve başarı sağlanmıştır. Mevcut tedavi seçenekleriyle hepatit C hastalığında 8 veya 12 haftalık tedavi sürelerinde  %99 oranında tedavi başarısı sağlanabilmektedir.

Hepatit C kronik karaciğer hastalığının ana nedenlerinden birisidir. Karaciğerde siroza (yani karaciğer yetmezliği hali) ve karaciğer kanserine kadar ilerleyen hasar oluşturabilmektedir.

Hepatit C hastalığında günümüzdeki hedefimiz hastalığı kür etmektir yani hepatit C virüsünden tamamen kurtulmaktır. Eğer karaciğer hasarı oluşmuşsa hepatit C enfeksiyonunun tedavisi ile bu hasarın geriletilmesi mümkündür. Tedavi ile hastalarda siroz gelişimi engellenebilmektedir. Yine mevcut güncel tedaviler ile karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanseri gelişim riski azaltılmaktadır. Her ne kadar hepatit C hastalığında tedavide başarılı olsak bile karaciğer hasarı ileri düzeyde oluşan bireylerde karaciğer kanseri açısından düzenli takip gerekmektedir.

Hepatit C hastalığı temelde karaciğer hasarı yapsa da diğer organlarda da hastalık oluşturabildiği unutulmamalıdır. Hepatit C virüsünün karaciğer dışı organlarda oluşturduğu hasarlar Hepatit C tedavisi ile geri döndürülebilmektedir.

Hepatit C enfeksiyonunun tanısı temelde anti-HCV ve HCV-RNA olarak adlandırılan testlere dayanmaktadır. Bizim ülkemiz gibi orta sıklıkta hastalık barındıran toplumlarda hepatit C virüsü tespiti için toplum taraması önerilmektedir. Sağlık kuruluşlarında hepatit C tetkiki yapılması ve varsa Hepatit C enfeksiyonu tedavisinin planlanması uygundur. Hepatit C hastalığı saptanan bireylerde diğer hepatit etkenleride araştırılmalı, karaciğer hastalığı oluşturan başka sebeplerde varsa onların tedavisi de planlanmalıdır.

Hepatit C enfeksiyonu saptanan daha önce tedavi almış olsun ya da olmasın tedavi almak isteyen her hasta tedavi edilmelidir. Hepatit C enfeksiyonuna bağlı ileri düzey karaciğer hasarı olan bireylerde tedavi geciktirilmeden uygulanmalıdır. Tedavide kullanılan yeni nesil ilaçların hastanın diğer hastalıkları için kullandığı ilaçlarla etkileşebildiği için hastaya özel ilaç seçimi özenle yapılmalıdır. Hepatit C tedavisi başlanmadan hastanın böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesi önemlidir.  

Endoskopik Kilo Verdirme Programları

Ameliyatsız(Endoskopik) Zayıflama Uygulamaları

Ameliyatsız ( endoskopik ) zayıflama uygulamaları fazla kilolarından kurtulmak isteyen fakat sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarını kazanma ve diyet programlarına uyum konusunda zorluk yaşayan bireylerde zayıflama sürecinin daha kolay ve  etkili bir şekilde geçirilmesini sağlamaktadır.

Ameliyatsız ( endoskopik ) zayıflama uygulamaları ile daha fazla tokluk hissi sağlanarak daha kolay iştah kontrolü yapılabilmektedir.

Ameliyatsız ( endoskopik ) zayıflama uygulamaları olarak kliniğimizde mide balonu ve mide botoksu yöntemleri uygulanmaktadır.

Mide balonu uygulaması ile 6 aylık bir süre zarfında 20-30 kg mide botoksu uygulaması ile 5-15 kg kilo kaybına ulaşılabilmektedir.

Mide balonu ve mide botoksu fazla kilo problemi yaşayan, sağlıklı ve ideal vücut ağırlığına kavuşmak isteyen 15 yaş ve üzeri tüm bireylere uygulanabilmektedir.

SÜREÇ NASIL İŞLİYOR ?

Kliniğimize başvuran tüm hastalarımızın süreçleri mesleki deneyim ve birikime sahip gastroenterologumuz ve obezite tedavilerinde uzmanlaşmış bir bariatrik diyetisyenimiz tarafından yürütülmektedir.


Adım1 : Ücretsiz Ön Görüşme & Gastroenterolog Değerlendirmesi

  • Süreciniz endoskopik tedavi yaklaşımları konusunda deneyimli gastroenterologumuz tarafından değerlendirmeniz yapılarak başlamaktadır. 
  • Muayenenizle birlikte tıbbi öykünüz (tanı alınmış hastalıklar, kullanılan ilaçlar, aile öyküsü vb.) ve kilo verme hedefleriniz doktorunuzla birlikte detaylı olarak değerlendirilmektedir.
  • Ücretsiz ön görüşme randevu olanağı ile süreç ve uygulamalar hakkında daha detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.

Adım 2: Bariatrik Diyetisyen Görüşmesi

  • Mide balonu ve mide botoksu uygulamalarının başarı oranı ve sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi doğru beslenme programının uygulanması ile artmaktadır.Mide balonu ve botoksuna özgü uygulanan beslenme programları ile yaşanabilecek komplikasyonlar en aza indirgenirken kilo kaybı sağlıklı ve daha hızlı bir şekilde sağlanabilmektedir.
  • Bariatrik diyetisyenimiz tarafından bireysel farklılıklarınız, tıbbi öykünüz ( hastalıklar, kullanılan ilaçlar vb.) , yaşam tarzı ve alışkanlıklarınız değerlendirilerek endoskopik zayıflama yönteminize uygun sürdürülebilir  beslenme programınız hazırlanmaktadır.

Adım 3: Mide Balonu veya Mide Botoksu İşlemlerinin Uygulanması

  • Mide balonu ve mide botoksu işlemleri endoskopik ( ameliyatsız ) bir yol ile uygulanmaktadır.
  • Ortalama 15-20dk süren uygulamalar hafif bir anestezi sedasyon yöntemi ile uyutularak ağrısız ve acısız bir şekilde gerçekleştirilmektedir.
  • Mide balonunun ya da mide botoksu işleminin mideye herhangi bir zararı yoktur.
  • Mide balonu uygulamasında alanında uzman gastroenteroloğumuz tarafından mide hacminize göre ayarlanmış büyüklükteki içi su ile doldurulmuş bir balon midenize yerleştirilmektedir.
  • Mide balonunun kapladığı hacim sayesinde kişi çok daha az miktarda bir besin alımı ile daha fazla tokluk hissi yaşamakta ve daha kolay iştah kontrolü yapabilmektedir.
  • Mide botoksu uygulamasında ise midenin sindiriminde görevli özel kas bölgelerine botoks enjekte edilerek sindirim hareketleri yavaşlatılmaktadır.
  • Kişi böylece daha az miktarda besin tüketimi ile çok daha uzun süren bir tokluk hissi yaşamaktadır.

​Adım 4: Periyodik Kontroller / Gastroenterolog & Diyetisyen Görüşmesi

  • Kilo kaybının sağlanması ve korunmasında takip ve değerlendirme oldukça önemlidir.Bu nedenle uygulama sonrasındaki süreci ve kalıcı kilo kaybını önemsiyoruz.
  • 6 ay boyunca haftalık periyotlarla gerçekleştirdiğimiz bariatrik diyetisyen ve ihtiyaç duyulan belirli zaman aralıklarında gastroenterolog görüşmelerimiz ile sürecinizin daha sağlıklı, daha sürdürülebilir ve daha yüksek motivasyonlu olmasını sağlıyoruz.

Kolon Kanseri (Kalın Bağırsak Kanseri)

Kolon kanseri erkek ve bayanlarda kanserden ölümlerde ikinci sırada yer almaktadır.

Kolon kanseri bağırsak boşluğuna doğru çıkıntı yapan polip olarak adlandırılan yapılardan kaynaklanmaktadır.

Kolon kanseri riski beslenme alışkanlıkları, yaşam tarzı ve genetik faktörlerle ilişkilidir. Yaşın ilerlemesi ve aile hikayesi kolon kanseri riskini artırmaktadır. 50 yaş ve üzerinde kolon kanseri sıklığı belirgin olarak artmaktadır.

Elde edilen son verilerde kolon kanseri görülme sıklığının 50 yaş altı kişilerde de arttığını göstermiştir.

Crohn ve ülseratif kolit gibi iltihabi bağırsak hastalıklarında kolon kanseri riski artmıştır. Bu hastalarında düzenli kolonoskopi takiplerinin yapılması gerekmektedir.

Erken kolon kanseri olan birçok hastada herhangi bir belirti görülmemektedir. Hastaların birçoğunda aile hikayesi yoktur. Birçok hasta ileri evrelerde başvurmakta ve hastalıktan ölüm oranları artmaktadır. Kolon kanserinde kilo kaybı, karın ağrısı, dışkıda kan görülmesi, anemi, demir eksikliği, ishal, kabızlık gibi belirti ve bulgular görülebilmektedir.

Kolon kanseri öncülleri adenom içeren polipler olarak kabul edilmektedir. Saptanan adenomatöz poliplerin çıkarılmasından sonra ve tedavi edilen kolon kanseri hastalarının düzenli aralıklarla kolonoskopi kontrolleri yapılmalıdır.

50 yaşında ve sonraki her 10 yılda bir ek bir risk faktörü olmayan sağlıklı kişilerde kolon kanseri taraması için kolonoskopi yapılmalıdır. Ailesinde kolon kanseri veya adenomatöz polip olan bireylerin kolon kanseri taraması için kolonoskopi incelemesi daha erken yaşlarda başlatılmalı ve daha sık aralıklarla tekrarlanmalıdır.

Hastalık ilerleyip son aşamaya kadar belirti vermediği için özellikle 50 yaş sonrası hiçbir şikayet olmasa dahi kolonoskopi yaptırılması gerekmektedir. Kolon kanseri taraması için kolonoskopinizi yaptırın. Gastroenteroloji doktorunuzla görüşün.

Crohn Hastalığı

Kronik iltihabi bir bağırsak hastalığıdır. Ağızdan makata kadar tüm sindirim sistemini tutabilen, aralıklı iltihaplarla kendini gösteren bir hastalıktır. Tam olarak sebebi bilinmemektedir. Genetik faktörler ve çevresel etmenlerin hastalığı tetiklediği düşünülmektedir.

Hastaların genel olarak karın ağrısı, kilo kaybı ve uzun süreli ishal şikayeti olur. Genelde genç yaşlarda bu şikayetlerle başvuran hastalarda akla gelmelidir. Tüm yaş gruplarında görülebilmektedir. Halsizlik, iştahsızlık ve ateş diğer sık semptomlarıdır. Gaytada kan ve mukus görülebilmektedir. Hastalarda ayrıca cilt, göz ve kas –iskelet sistemini ilgilendiren hastalıkların bulguları birlikte olabilmektedir. Crohn hastalığı ayrıca karaciğer ve pankreas organlarını da etkileyebilmektedir.  

Crohn hastalığı için tek bir tanı yöntemi yoktur. Hastaların tanıları klinik muayene ve değerlendirme, görüntüleme yöntemleri, endoskopi, patoloji ve laboratuar yöntemlerinin birlikte değerlendirilmesi ile konulmaktadır.

Hastalık için sigara, aile hikayesi ve geçirilmiş enfeksiyöz gastroenteritler kanıtlanmış risk faktörleri olarak bilinmektedir. Non-steroit antiinflamatuar olarak adlandırılan ağrı kesicilerinde sık kullanılması crohn hastalığı için risk oluşturmaktadır.

Crohn hastalarında beslenme problemleri ve kansızlık oluşabilmektedir. Kan tetkiklerinde iltihabi parametreler yükselmektedir. Karın içerisinde ve makat çevresinde apseler görülebilmektedir. Makatta fistüller ve fissürler hastalığın seyrinde izlenebilmektedir. Crohn hastalığında bağırsaklarda daralma ve yapışıklıklar görülebilmektedir. Yapılan çalışmalar crohn hastalarının hayatlarının bir döneminde cerrahi olarak müdahale riskinin yüksek olduğunu göstermiştir.  

Genel öneri olarak, hastaların sigarayı bırakması gerekmektedir. Sigara hastaların tedaviye yanıtlarını düşürmekte, cerrahi midahale riskini artırmaktadır. Sigaranın bırakılması hastalığın seyrini düzeltmektedir.  

Hastaların tedavisi hastalığın yerleşim yerine, davranış şekline göre değişim göstermektedir. Temelde immün sistemi düzenleyen ve baskı altına alan ilaçlardan faydalanılmaktadır. Hastalığın seyrinde antibiyotiklerden de faydalanılmaktadır. İmmün sistemi düzenleyen yeni nesil ajanlarda iğne tedavileri olarak kullanılabilmektedir. Tedavide amaç hastanın semptomlarının ve lezyonlarının düzelmesidir.

Crohn hastalığı ciddi ve kronik bir hastalık olmasına rağmen mevcut tedavi yaklaşımlarıyla hastalık kontrol altına alınabilmektedir.

Kabızlık

Kabızlık bir hastalık değil bir semptomdur.

Bazı hastalarda kabızlık zorlu dışkılama olarak görülse de bazılarında topak topak dışkılama, tuvalet ihtiyacı gelmesine rağmen dışkılama yapamama veya dışkılama sıklığında azalma olarakta ifade edilmektedir.

Son bir yılda 3 aylık süre boyunca aşağıdakilerden 2 tanesinin olmasıyla biz hastamızda klinik olarak kabızlık vardır demekteyiz;

  • Haftada defekasyon sayısının üçten az olması
  • Toplam tuvalet ihtiyacının %25’inden fazlasında sert dışkının olması
  • Toplam tuvalet ihtiyacının %25’inden fazlasında tam boşalamama hissinin olması
  • Toplam tuvalet ihtiyacının %25’inden fazlasında aşırı zorlanma olması
  • Tuvalet sırasında boşalmanın sağlanması için parmakla boşaltım ihtiyacının olması

Kabızlığı olan hastalar yaşam tarzı, diyet ile alınan fiber (lif) ve su miktarı açısından değerlendirilmeli, medikal özgeçmişi, geçirdiği oprerasyonlar, psikiyatrik hastalıkların sorgulanması gerekmektedir. Hastaların ilaç kullanımı gözden geçirilmeli ve gerekli fizik muayeneleri yapılmalıdır. Gerektiği takdirde kan tetkikleri (Tam kan sayımı, kalsiyum, glukoz, tiroid fonksiyonları) istenmelidir.

Kabızlığı olan birisinde aşağıdaki bulgulardan veya durumlardan birisi varsa kolonoskopi yapılması gerekmektedir;

  • Gayta kalınlığında değişiklik
  • Gaytada gizli kan pozitifliğinin olması
  • Demir eksikliği anemisi
  • Tıkayıcı bulguların olması
  • 50 yaşın üzerinde daha önce kolon kanseri taraması yapılmamış her hasta
  • Yeni başlangıçlı kabızlık
  • Makattan kanama
  • Rektal prolapsus
  • Kilo kaybı

Kabızlığın tedavi yaklaşımında yaşam tarzı değişiklikleri, diyet ve takviyeler, ilaçlar ve gerekli vakalarda cerrahi tedavi yöntemleri kullanılabilmektedir.

Diyet ve Bağısak Sağlığımızı Düzenlemek İçin Önemli Gerekçe ve Öneriler

1. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte birinde kabızlık ve şişkinlik gibi sindirim sistemi şikayetleri vardır. Bu semptomlar yapısal ve fonksiyonel bir anormallik olmadanda oluşabilir.

2. Sindirim sisteminin rahat çalışması, gaytanın (dışkının) doğru içerik ve hacimde olarak rahat çıkarılması için yeterli miktarda fiber (lif) diyetle alınması gereklidir. İdeal olarak günlük diyetle 30-40 gr lif alınmalıdır. Baklagiller, meyve ve sebzeler lif kaynağıdır. Örnek olarak 100 gr fasülyede yaklaşık 20 gr, fındıkta 9 gr lif bulunur. Lifli diyetin divertikül ve bağırsak kanserinden koruduğu unutulmamalıdır. Ayrıca yüksek lifli diyet kolestrolü düşürmekte, kilo kaybı sağlamakta ve ayrıca şeker hastalarında kan şeker düzeyinin kontrolünde yardımcı olmaktadır.

3. Sıvı alımınız yeterli olmalıdır. Diyetle yani gıdalarla alınan fiberin gaitayı (dışkıyı) hacimli ve yumuşak kılması için yeterli miktarda sıvı tüketilmelidir. Günlük en az iki litre sıvı tüketilmelidir. Sıvı tüketiminde tercih su olmalıdır ayrıca çay, kahve ve süt sıvı tüketimi olarak kabul edilebilir. Gazlı ve tatlandırılmış içeceklerden uzak durulmalıdır.

4. Yüksek fruktoz ve yağ içeren gıdalar bağırsak bariyerini bozmakta, yağlı karaciğer hastalığına yol açarak metabolik bozukluklara neden olmaktadır. 

5. İşlenmiş gıdalar yeterli besin öğeleri ve fiber içermezler ve sıklıkla yüksek miktarda vücuda zararlı olan doymuş yağlar, tuz ve koruyucu maddeler içermektedir.

6. Acele yemek tüketiminden kaçının. Sindirimin ağızdan başladığını unutmayın. Yemeklerinizi yavaş tüketin, her lokmayı iyi çiğneyin.

7. Günlük 30 dakika orta dereceli egzersiz yapın. Hızlı tempolu yürüyüş öneriler arasındadır.

8. Sigarayı bırakın. Sigara yemek borusu ve mide arasındaki sfinkterin basıncını düşürerek asitli mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasına neden olmaktadır. Reflü denilen bu durum yanma ve diğer komplikasyonlara neden olabilmektedir. Ayrıca sigaranın birçok hastalığı kötüleştirdiği ve birçok kansere neden olduğu unutulmamalıdır.

9. Mide asit salgısını azaltan ilaçları gereksiz kullanmayın. Mide ve bağırsak mukozasında hasar oluşturan ağrı kesici kullanımından uzak durun.

10. Belirli besinler gıda alerjilerine neden olmaktadır. Deniz ürünleri, buğday, yerfıstığı, süt ve yumurta en sık alerjiye neden olan gıdalardır.

11. Buğday, arpa ve çavdarda bir protein olarak bulunan glüten genetik olarak yatkın kişilerde çölyak hastalığına neden olmaktadır. Çölyak hastalığı toplumun %1’ini etkilemektedir.

12. Bazı diyetler karında şişkinlik, karın ağrısı veya rahatsızlığı ve bağırsak alışkanlığında değişiklik yapabilmektedir. Bahsedilen bu şikayetleri hassas bağırsak sendromu ve fonksiyonel dispepsi gibi hastalıklarda azaltmak için bazı diyet önerileri yapılabilir.

*Kaynak: Dünya Gastroenteroloji Örgütü (WGO) www.worldgastroenterology.org

ERCP (Endoskopik Retrograd Colanjio Pankreatografi)

ERCP Nedir?

ERCP (Endoskopik Retrograd Colanjio Pankreatografi) safra yolları ve pankreas kanalının görüntülenerek bu bölgelerin hastalıklarında tanısal ve tedavi edici işlemlere olanak sağlayan bir yöntemdir. İşlem ucunda kamera ve ışık kaynağı bulunan, kıvrılabilen uzun bir tüp şeklindeki alet ile yapılmaktadır.

Bazı pankreas ve safra yolu hastalıklarının tedavisinde ERCP yapılması gerekmektedir. İşlem anestezi ile uyutularak yapılır. Anestezi uygulanması hastanın ağrı sancı hissetmesini engelleyerek hasta ve işlem konforunu arttırır. 

ERCP Ne İçin Yapılır?

Safrayollları taşlarında, safrayolunun iyi huylu ve kötü huylu sebeplere bağlı darlıklarında, cerrahi sonrası gelişen safra yolu kaçaklarında, koledok kisti ve kist hidatik gibi hastalıklarda, bilier pankreatit, oddi sfinkter disfonksiyonu, pankreas divisum, safra yolu parazitleri gibi durumlarda ERCP tedavi edici işlem olarak uygulanır. ERCP ile safra yollarındaki taşlar kırılarak veya bütün halinde çıkarılır. Safra yolu darlıklarında ve safra kaçaklarında stent uygulaması ERCP ile yapılabilir.

ERCP İçin Nasıl Bir Hazırlık Gerekir?

ERCP işlemi için midenizin boş olması gerekir. Bunu sağlamak için en az 8 saat bir şey yemiş veya içmemiş olmanız gerekmektedir. Önemli ilaçlarınızı doktorunuzla konuşarak işlem sabahı içebilirsiniz. Önemli bir hastalığınız varsa, anestezik maddelere veya işlemde kullanılan kontrast maddeye allerjiniz varsa doktorunuzla paylaşmalısınız. Aspirin, coumadin veya plavix gibi kan sulandırıcı ilaçları kullanıyorsanız işlemden önce bunu bizimle paylaşmalısınız. İşlemde anestezi uygulanacağı için işlem sonrası araç kullanmamanız gerekmektedir. Değerli eşyalarınızı, gözlüklerinizi, çıkabilen takma dişlerinizi ve lenslerinizi işlem odasına girmeden çıkarmalısınız.

ERCP İşlemi Nasıl Yapılır?

İşlem öncesi damar yolundan anestezik maddeler verilerek uyutulacaksınız. Anestezinin etkisiyle işlem boyunca uyuyor olacaksinız. İşlem boyunca yüzüstü yatacaksınız ve ağızdan ERCP için endoskopik alet yutturulacak. (İşlem sırasında nefes alma işlemine engel olunmamaktadır, kendi soluk alıp vermeniz devam etmektedir). İşlem 20-60 dakika kadar sürebilir.

ERCP İşlemi Sırasında Neler Yapılabilir?

Safra yollarında taş veya tıkanıklık görülürse yada doktor gerekli görürse safra yollarının bağırsağınıza açıldığı bölge genişletilebilir. Bu işleme sfinkterotomi denmektedir. Ayrıca safra yollarındaki taşlar balon ile veya kırılarak çıkarılmaya çalışılır. Metal veya plastikten yapılmış stentler safra akışının sağlanması için safra yollarına yerleştirilebilir.

ERCP İşlemi Sonrası Ne Yapılır?

ERCP işlemi sonrası anestezik maddenin etkisi geçene kadar gözlem altında tutulacaksınız. İşlem sonrası ancak doktorunuz onayladıktan sonra yemek yiyebilirsiniz.

ERCP İşlemi Sonrası Ne Tür İstenmeyen Etkiler (Komplikasyonlar) Gözlenebilir?

ERCP işlemi genellikle güvenli bir işlemdir fakat bazı komplikasyon riskleri mevcuttur.ERCP işlemi genellikle güvenli bir işlemdir fakat bazı komplikasyon riskleri mevcuttur. İşlem sonrası karın ağrısı, ateş, titreme, bulantı, kusma, kanama, gaytanın siyah olması, safra yollarının ve safra kesesinin iltihabı, pankreas organının iltihabı, bağırsak delinmesi gibi istenmeyen etkiler nadir olarak görülebilmektedir.

Endoskopi cihazı ve yöntemleri kullanılarak, birçok hastalığın tedavisi ameliyata gerek kalmadan ERCP ile yapılmaktadır. Günümüz şartlarında uygun analjezi ve sedasyonla, anestezi uygulanarak hasta konforu yükseltilerek yapılabilen bir işlemdir. 

Reflü ve Yanma Hastalığı

Reflü Nedir?

Reflü mide içeriğinin yukarı, yemek borusuna doğru hareket etmesidir. Reflü hastalığının dünyada sıklığı giderek artmaktadır. Obezite ile yakın ilişkili görülmektedir.

Yanma ve ağza acı su gelmesi reflü hastalığının ana belirtileridir. Bununla birlikte allerjik özofajit ve akalazya gibi yemek borusunun hareket kusurlarında da yanma şikayeti görülmektedir. Yanma göğüs kafesinin arkasında ağrı veya rahatsızlık hissi şeklinde tariflenir. Yanma hissi ve ağza acı su gelmesi şeklinde şikayetler haftada 2 veya daha fazla mevcutsa reflü hastalığı lehinedir.

Reflü hastalığı göğüs kafesinin arkasında mideden yukarıya doğru rahatsızlık hissi şeklinde belirebilir. Reflü hastalığında boğazda yanma hissi ve ağızda acı tat olabilir. Semptomlar daha çok yemek sonraları görülür. Reflü hastalarında ayrıca göğüs ağrısı, mide ağrısı, midede yanma, bulantı, yutma güçlüğü, öksürük, boğaz ağrısı, hırıltı ve ses kısıklığı gibi şikayetler olabilmektedir. Asit giderici ilaçlarla kısmen iyilik hali oluşur.

Yukarıda bahsedilen belirtilerden iki ya da daha fazlası mevcutsa gastroenteroloji doktorunuzla konuşmanız gerekir.Şu da unutulmamalıdır, uzun yıllar tedavisiz bırakılan yanma şikayeti ve reflü hastalığı yemek borusu kanseri riskini artırmaktadır.

Reflü Hastalığında Faydalı Öneriler ;

  • Obezite mevcutsa kilo verilmesi,
  • Rahat kıyafetler giyilmesi,
  • Yatak başının yükseltilmesi,
  • Yatak öncesi 2-3 saat süresince gıda tüketilmemesi,
  • Reflüyü tetikleyen gıdalardan uzak durulması,
  • Sigaranın bırakılması,
  • Gastroenteroloji doktorunuz tarafından önerilen ilaçların kullanılması gerekir.

Reflü Hastalığı Tedavi Edilmediği Zaman Nelerle Karşılaşılabilir?

  • Ciddi göğüs ağrıları,
  • Yemek borusunda darlık ve yapışıklıklar,
  • Kanama,
  • Barret özofagus denilen ve artmış kanser riski oluşturan ancak endoskopi ile alınan biyopsi yöntemleriyle tanısı konulabilen yemek borusu hastalığına sebebiyet verilebilir.

*Kaynak: Dünya Gastroenteroloji Örgütü (WGO)